17 Aralık Pazar günü yapılan GENÇSEN forumundan akılda kalanlar ve bir değerlendirme;
İçimizdeki Liverpool’lular veya Yaratıcılığın Ölümü
Gençliğe atfedilen ve bizlerin de seve seve kabullendiği bir özellik yaratıcılık. “Yaratıcı gençlik” söylemi o veya bu şekilde herkesin dilinde dolaşıyor. Aynı zamanda gençliğin topluma en büyük eleştirileri de bu eksenden doğuyor. Eski, sabit yapılar, klişeleşmiş sloganlar üzerinden varolanın eleştirisi yapılmaya çalışılıyor. Ancak gençlik, artık birçok noktada benzeştiği yaşlılar ile bu noktada da bir paralellik yakalamış durumda. Eski solcular Avrupa’da kullanılan sloganları çevirip kullanmakla suçlanırdı. Onlar en azından Avrupa’nın sol kanadının sloganlarını çevirmişler. Bizlerse artık göze güzel görünen, kulağa hoş gelen herhangi bir sloganı çevirip kullanma hakkını kendimizde buluyoruz. Kendimize dair bir şeyler üretmekten aciz haldeyiz. Özgün olma amacıyla, “gençlik” vurgusuyla yola çıkıp futbol endüstrisinin sloganlarından birini (ç)alıp yolumuza devam ediyoruz. Bir slogan üretmekten aciz bir halde o sürekli eleştirdiğimiz “küçüklü/büyüklü burjuvalar” gibi kes-yapıştır yapıyor, “You will never walk alone” sloganını “Asla yalnız yürümeyeceksin”e çevirip kullanıyoruz. Sonra dönüp özgün bir sendikadan, proje üretmekten bahsediyoruz.
“Tartışmalayalım ayrışırız.”
Bir forumu genç yapan nedir? Orada bulunanların yaş ortalaması mı? Eğer bunu kıstas olarak alacaksak evet, Pazar günü yapılan forum gençliğin katılımıyla gerçekleşti. Peki, ortaya atılan fikirler, söylenenler ne kadar genç?
Gençliğe ve öğrenciliğe vurgu yapılarak örgütlenme iddiasında bulunuyoruz. Şu anda TKP’den CHP’ye kadar muhalefette olan herkesin söylediğinden farklı hiçbir şey söylemiyor, geliştirmiyoruz. Sanki aslında yapılması gereken şey belli ancak yapanlar beceremiyor, biz aynı şeyleri farklı bir dille söylersek başarabiliriz zannediyoruz. Herhangi bir orta-yaşlı solcunun söyleyeceğinden farklı bir şey söylemiyoruz. “Sendika devrimci olmalı, Anti-emperyalizme, anti-kapitalizme vurgu yapmalı.” veya buna karşı söylenen “Sendika temelde varolan sorunlar üzerinden örgütlenmeli. Yemek fiyatları, parasız eğitim dile getirilmeli.” söylemi yıllardır yapılan “devrimci miyiz reformist mi?” kavgasının bir kopyası. Ayrıca, salonda bulunan 100 kişinin istinasız tekrar ettiği “Örgütlenmeliyiz!” cümlesinin içine konulan yeni bir şey maalesef yok. İstanbul Üniversitesinde varolan 24 örgüt-dernek-parti v.b. oluşumlara 25.si ekleniyor demek sanırım çok abartılı olmaz. Zaten örgütlenme sorununun yaşandığı dönemde, kendisi yeni söylemi, biçimi, içeriği eski bir sendika 6 Kasım’a –toplam kişi sayısı aynı kalarak- yeni bir grup bayrak ve flama eklemekten başka işe yaramayacak.
İtiraf edilmesi gereken bir diğer nokta da, GençSen i kurma kararını DİSK’in almış olması. Ne kadar kararlılar onu bilemeyiz ancak tartışmalarda da öncelikli sorun olarak görülen “temelden örgütlenme” söyleminin ne kadar havada kaldığı aşikâr. Özellikle forumun açılış konuşmasında “DİSK ile ilişkimiz” adı verilebilecek kısa sunum adeta bir günah çıkartma ritüeliydi.
“Kervan yolda düzülür.”
Artık konuşmamamız, harekete geçmemiz gerektiği söylemi oldukça ateşleyici. Özellikle “Kervan yolda düzülür”, “Hele bir yola çıkalım eksiklerimizi yolda tamamlarız.” mantığı öğrenci-gençlik hareketine yakışır gözüküyor. Ancak bu durumda yola devesiz çıktığımız gerçeğini göz ardı etmemiz gerekiyor. Yani bu kervanın da hamallığını her kervanda olduğu gibi öğrenciler yapacak gibi gözüküyor. Ama bu bizim kervan, en azından kendi hamallığımızı yapacağız diyerek bir noktada bu hamallığı haklı çıkarabiliriz. Eğer kervan olarak yola çıkacaksak, ne için bu hamallığı yaptığımız sorusunu sanırım yola çıkmadan önce cevaplamamız gerek. Cevaplar açık ve net: Parasız eğitim, özgür üniversite v.b. talepler. Peki bu noktada bizim kervanın diğer kervanlardan farkı ne olacak?
Peki Sonuç?
Böyle bir girişim nereden tutarsak elimizde kalacakmış gibi gözüküyor. Ancak tutmamız gereken bir nokta var ve onu yakalayabilirsek yeni bir muhalefet yaratabiliriz. Amaç varolan muhalefeti örgütlemek veya anti-emperyalist, anti-kapitalist vurgu yapmak değil, bir muhalefet “yaratmak” için çalışmak olmalı. Hepimizin ortak kaygılarından çok ayrı ayrı hepimizin kaygıları üzerinden bir muhalefet yaratılmalı. Kapsama ve içerme yerine yaratma ve dönüştürme konulmalı. Daha güzel bir deyimle “Gençlerin rahatsızlığının örgütlenmesi. Her ne olursa.” O salondan çıkıp, bilinç taşıma fikrinden vazgeçip, rahatsızlığını dile getirerek ve öğrencilerin rahatsızlıklarını dile getirmelerini sağlayarak -yürümeye değil- koşmaya başlamamız lazım. Yanlış yapma hakkımızı saklı tutmalı, tartışmalı hatta kavga etmeliyiz. 20 yıl sonra zaten ötekilerin yerinde olacağız. Bizler geleceğimiz için değil, gençliğimiz için mücadele etmeliyiz. Bir kervan olup yük taşımaktansa, ağustos böceği olup şarkı söylememiz, rahatsızlığımızı haykırmamız gerek.
Son olarak; Hep birlikte şu öğrenim kredilerini geri ödemesek ne olur yahu?